x
Benzersiz Parçalar Eşsiz ANI'LAR
Müşteri Destek Hattı : 05059963419
Menü
Unutulmuş Bir Gelenek: Ramazan'da Diş Kirası
16.06.2017

Unutulmuş Bir Gelenek: Ramazan'da Diş Kirası

Osmanlı döneminde üzerinde önemle durulmuş bir gelenek olan diş kirası, bugün artık unutulmaya yüz tutuyor. Bu gelenek, Osmanlı’nın adeta bütün bir cihana misafir ağırlama dersi veren önemli bir kültürü… Osmanlı Devleti’nin misafirperverlikte geliştirdiği bu üstün kültürün izlerini halen bünyemizde barındırıyoruz. Türkler olarak dünya toplumları arasında en ayırıcı özelliğimiz konukseverliğimiz olarak biliniyor. Köklerimizden gelen bu kültür mirasına daha yakından bakmaya ne dersiniz? Sizler için bu Ramazan hatırlanması gereken bir geleneği “Diş Kirası”nı yazdık…

 osmanlida-ramazan

Her Ramazan ayında “Nerede o eski Ramazanlar?” diye özlemle sorduğumuz bu soru hiç yabana atılacak bir sual değil. Biraz geçmişe gittiğimizde tarihimizde Osmanlı Devleti'nin o unutulmaz Ramazan gelenekleri akıllara geliyor. Osmanlı’da Ramazan ayının en önemli özelliklerinden biri iftar sofralarının herkese açık olmasıydı. Saraya, Ramazan ayı boyunca iftar için davetsiz olarak gidilebilirdi. Bunun haricinde Osmanlı sarayının özel davetleri de olurdu.

osmanlida-ramazan1

Kaynaklara göre Ramazanın ilk on gününde padişah; ayan ve mebusan reisleriyle birlikte heyet-i vükelayı saraya iftar için davet ederdi. Misafir ağırlamanın çeşitli seremonilerinden birisi de, bugün artık unutulmaya yüz tutan bir gelenek olan diş kirasıydı.  Diş kirasında, misafirler ayrılırken onlara küçük kadife keseler içinde hediyeler takdim edilir. Ev sahibi bununla; “Misafirim oldunuz, benim sevap kazanmam için siz eziyet çektiniz, dişlerinizi yordunuz, bu da sizin dişinizin kirası olsun." demek isterdi. Misafirler iftarını yapıp teraviye gitmek üzereyken hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler, gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde diş kirası olarak verilirdi.

osmanlida-ramazan3

Tarihimizde en yüksek diş kirası, Sadrazam Yusuf Kamil Paşa'nın Sultan Abdülaziz'e takdim ettiği olsa gerekir. İşte o tarihi iftar gecesinin hikayesi şöyle anlatılır;  “Bir Ramazan gecesi, Vezneciler'deki Zeynep Hanım Konağı'nda verilen mükellef iftardan sonra, Yusuf Kamil Paşa'nın bir altın tepside sahip olduğu emval ve emlakın senet ve tapusunu padişaha arz ettiğini, Sultan Abdülaziz'inse, "Bunlar makbulum oldu, yine sizlere veriyorum. Her hal ve hareketiniz hoşuma gitmektedir" dediğinden bahseder.”

 osmanlida-ramazan4

Fatih dönemi sadrazamlarından Mahmut Paşanın ise, konağında verdiği iftar ziyafetleri dillere destan olurmuş. Paşanın sofrasında oruç açanlar, diş kirasına ilaveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini, dişlerine takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle dört gözle beklerlermiş. Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken pilavın içine nohut biçimi verilmiş altınlar atarmış.

Osmanlı’nın unutulan geleneği diş kirası sadece zenginlere has bir gelenek gibi görünse de, aslında toplumun bütün katmanlarına yayılmıştı. Çoğu zaman sadakalar da diş kirası adıyla verilmiştir ki, hiçbir fakirin onuru zedelenmesin. Misafirine diş kirası verecek kadar ince ruhlu milletimizin bu gelenekten gelen misafirperverliğini hiçbir zaman yitirmemesi dileğiyle.

 

 

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.